Osmanlı Modernleşmesinin Ferdi Mülkiyetin Gelişmesine Yansıması: Birüssebi Kazası Örneğinde Tapu Uygulamaları ve Mülkiyet Analizi Projesi
1839’da yayınlanan Tanzimat fermanı, halkın can güvenliğininin önemini vurgularken mülkiyet hakkının korunması güvencesini de ilan etti. 1847 Tapu Nizamnamesi ve 1858 Arazi Kanunnamesi ile de mülkiyet hukukunun ayrıntılarını kalıcı şekilde düzenledi. Yüzyıllardır süregelen “miri mülkiyet” anlayışının yanında bu süreçte ferdi mülkiyet kavramı da ortaya çıktı. 1858’den sonra çıkarılan pek çok emirname ile miri arazilerdeki tasarruf hukuku genişletilip tapu uygulamalarıyla ferdi mülkiyet (sırf mülk) tanımlı araziler yaygınlaştırıldı. Tanzimat döneminin en önemli taşra reformu olan 1864 Vilayet Nizamnâmesi’nin uygulanmasından önce mülkiyet meselesinin ele alınması oldukça anlamlıydı. Yeni örgütlenme sisteminin uygulanabilmesi için mülkiyet meselesinin de yeniden şekillendirilmesi gerekiyordu. Bu gereklilik, merkeziyetçi devlet yapılanmasının işlevselliği açısından elzemdi.
Mülkiyet konusuna merkez bürokrasisi gözünden bakan araştırmalarda Tanzimat’ın yalnızca, miri arazideki tasarruf hukukunu genişlettiği vurgulanmaktadır. Ancak yereldeki uygulamalara, kullanıcıların tasavvurlarına ve davalara konu olan arazi meselelerine bakıldığında zeminde ferdi mülkiyet anlayışının oldukça güçlü olduğu görülmektedir. Zaten eskiden beri miri toprak üzerinde var olan (alım, satım, rehin, miras gibi) birçok uygulama da bu anlayışı desteklemektedir. Merkez bürokrasisi de bu yönde önemli adımlar atmıştır. Ülke geneline teşmil edilen tapu uygulamaları bunu göstermektedir. Bu uygulamalara bakıldığında Tanzimat döneminde “sırf mülk” şeklinde tescilin yanı sıra pek çok arazi üzerinde padişah iradeleriyle binaların mülk statüsünde yapılmasına müsaade edildiği de görülmektedir.
Tanzimat döneminde modern mülkiyet uygulamalarının yürütülmesine paralel olarak gelişen ferdi mülkiyet anlayışı, Birüssebi kazası özelinde TÜBİTAK'ın desteklediği projemiz çalışmalarıyla incelendi. Birüssebi kazası Filistin coğrafyasında özel bir yere sahiptir. Bölge asırlardır yarı göçebe bedevi kabilelerin dolaştıkları ve ziraat yaptıkları bir mekandır. Ayrıca mümtaz Mısır eyaletine bağlı Sina Yarımadası’yla sınırdaş olması buraya özel önem kazandırmıştır. Devlet bir taraftan bölgeyi imar ve iskana açmak için Birüssebi kaza merkezini ihdas ederken, diğer taraftan da halkın kullandığı arazileri kendi isimlerine tapu ile tescil etmelerini teşvik etmiştir.
Projenin ana kaynaklarını Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki (TKGMA) zabıt kayıt defterleriyle diğer arşivlerdeki kaynaklar oluşturmuştur. Kişilere verilen tapu senetlerindeki tüm bilgiler bu defterlere de kaydedilmiştir. Proje kapsamında kaza merkezi ve çevresinde tapuya bağlanmış arazilerin, coğrafi bilgi sistemleri teknolojisi (ArcMAP) kullanılarak mülkiyet haritası çıkarıldı. Proje bu yönüyle Osmanlı tapularının harita üzerine aktarmasının ilk örneğini teşkil etmektedir. Aynı zamanda kişilere ve gruplara ait mülkiyet istatistikleri, arazi cinslerine göre dağılım, tapulama sürecinin safhaları ve mülkiyet terimlerinin uygulamalara göre değişkenlik analizleri yapıldı. Tapulama uygulamaları ve sonrasında ortaya çıkan münazaa ve davalar gibi pek çok mesele ise arşiv belgelerinden takip edildi.
Bölge jeopolitiğinin önemine binaen Birüssebi kazası II. Abdülhamid döneminin iskan politikası çerçevesinde kurulmuş olan yeni bir Osmanlı şehridir. Burada daha önce herhangi bir yerleşim bulunmamaktaydı. Bu bağlamda hem Tanzimat sürecinin idari merkezileştirme politikaları ve hem de mülkiyet zihniyetindeki dönüşümünün analizi için Birüssebi çok uygun bir örnek teşkil etmiştir. Kazanın kuruluşundan önce burada konar göçer olarak yaşayan bedevilerin “öşürlü miri arazi” üzerindeki “tasarruf hakları” geçmişte tescil edilmemişti. Meşruluklarını gelenekten almaktaydılar. Bölgede tapulama işlemi başladıktan, özellikle kaza teşkilatının kurulmasından sonra Birüssebi ve etrafı da kanunlar çerçevesinde kullanıcılarına devredilmiştir. Bu durum hem devlet hem de tapularını alan bedeviler için siyaset-mülkiyet ilişkisi bakımından çok önemli bir kazanım sağlamıştır. Birüssebi örneğindeki tapu uygulamaları Tanzimat’ın merkezileştirme siyasetine katkı sunarak, ferdi mülkiyeti desteklemesi bakımından bölge ahalisinin toprak ile olan geleneksel bağını modern bir statüye kavuşturmuştur.
Bu proje, devletin yeni kanunlara göre toprağı nasıl tanımladığı, mülkleştirme siyasetini nasıl uyguladığı ve bundan hangi sonuçların elde edildiğini ortaya koymaktadır. Proje Osmanlı toprak düzenindeki zihniyet değişimini ve ferdi mülkiyet teşekkülünü analiz ederken; günümüzde bölgenin İsrail sınırları içinde kalmasından hareketle, tapu kayıtlarının eski Osmanlı coğrafyasındaki mülkiyet çatışmalarında da çözüm aracı olabileceğini göstermeyi amaçlamaktadır.